Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı, cumhurbaşkanı adayı, Enosisçi AKEL işbirlikçisi, Kıbrıs Türk halkını yok etmeyi hedefleyen Rum tezlerinin KKTC acentesi Tufan Erhürman’ın, Rum tarafının uzlaşmaz,düşmanca tutumundan, yakın zamanda yaşananlardan ders almayarak hala daha Rumla,AB ile,BM ile diyalogdan, müzakerelerin başlamasından ve temasların sürdürülmesinden yana tavrı akıllara durgunluk vermektedir. Erhürman, hafta başında devlet televizyonu BRT’de katıldığı bir programda diyalog ve diplomasinin önemine işaret ederek, diyalog yolunu sonuna kadar kullanacaklarını kaydetti. Erhürman, Cumhurbaşkanı Tatar’ı diyalogtan kaçıyor diye de suçlamaya ve karalamaya kalkıştı. Erhürman,1968’den bu yana, iki tarafın “siyasi eşitliğine dayalı iki bölgeli ve iki toplumlu bir federasyon” temelinde bir anlaşmaya varmayı amaçlayan ve Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda gerçekleşen çok sayıdaki müzakere turunun, Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle başarısız olduğunu bilmiyor mudur? Erhürman, müzakereler sırasında olası bir anlaşmaya ilişkin ortaya çıkan tüm planların, 1985-86 Taslak Çerçeve Anlaşması, BM destekli 1992 Fikirler Dizisi, 1994 Güven Yaratıcı Önlemler Paketi ve Nisan 2004 BM Kapsamlı Çözüm Planı- Annan Planı- dâhil olmak üzere, Kıbrıs Rum tarafınca reddedildiğini unutmuş olabilir mi? Başarısız müzakere süreçlerinin en güncel örneğinin 2008’de Gambari süreciyle başlayıp 2017’de Crans-Montana’da Rum tarafının uzlaşmazlığı ve maksimalist talepleri nedeniyle bir kez daha sonuçsuz kaldığını bizzat Erhürman yaşamamış mıdır? Erhürman, anketlerde geride kaldığını gördükçe hiddete kapılmakta, Cumhurbaşkanı Tatar’a saldırarak, yaşanmış gerçekleri halkımızdan saklamakta ve saptırmaktadır. Erhürman,masadan kaçan/uzlaşmaz olanın,sayısız çözüm fırsatını heba edenin Güney Kıbrıs Rum yönetimleri olduğunu gizlemeyi, iki devletli çözüm siyasetimizi ‘çözümsüzlük’ diye nitelemeyi, KKTC-Türkiye yönetimlerini masadan -diyalogtan kaçan taraf olarak gösterip suçlamayı, karalamayı sürdürmektedir. Kıbrıs Türk halkının haklarını aramada zafiyet içerisinde olan teslimiyetçi Erhürman siyaset ve diplomaside, gerektiğinde dik duruş sergilenmesi, tavır konulması ve icabında masaya elini vurarak kalkılması, diyalog kapısının kapatılması gerektiğini bilmesine rağmen boş tenkitlerle Cumhurbaşkanı Tatar’a saldırmayı tercih etmektedir. Erhürman’da emperyalist Batı’nın telkinlerine karşı dik duracak cesaret ve yürek yoktur. Teslimiyetçi Erhürman,hiç sıkılmadan büyük bir pişkinlikle, Cumhurbaşkanı Tatar’a kuzu kuzu herkesle görüşülmesi gerektiğini salık vermektedir. Onursuz siyasetin ve teslimiyetin temsilcisi federasyoncu Erhürman’a göre, Kıbrıs Türk halkına her türlü düşmanlığı yapan Rum tarafı, AB,ABD ve BM ile Cumhurbaşkanı Tatar diyaloğu sürdürmeli, teması kesmemelidir. Erhürman’a soruyorum:
Bütün bu olumsuzluklara rağmen dostlar alış verişte görsün misali nafile temas ve diyalogların kime ne faydası olabilir?Zaman kaybından ve Rumun bizden gaspettiği statüsünün devamını sağlayan süreçler yerine enerjimizi devletimizin tanınmasına ayırmamız, tanınmaya odaklanmamız en gerçekçi yol değil midir?